Türkiye Hukuk Platformu, 5 Nisan Avukatlar Günü’nde, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun ve İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu’nun başlattığı referandumda “Hayır” kampanyasına karşı çıkan ve İdlib’de son yaşanan katliamı kınayan bir basın açıklaması yaptı.
Hukukla ilgili 20 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelerek oluşturduğu Türkiye Hukuk Platformu (THP), 5 Nisan 2017 Çarşamba günü Taksim Tünel’de kurdukları referandum çadırında, Türkiye Barolar Birliği’nin ve İstanbul Barosu’nun referandum için yürüttüğü “Hayır” kampanyasının avukatlık kanununa aykırı olduğunu açıkladı.
Avukatların aidatlarıyla finanse edilen ve tüm avukatların üye olmasının zorunlu olduğu baronun siyasi bir kampanya yapmasına tepki gösteren platformun hukukçuları, 5 Nisan Çarşamba günü saat 14’te, platformun Taksim Tünel’de kurduğu çadırda buluşarak basın açıklaması yapacaklarını duyurdu.
Konu ile ilgili platform üyesi ve Hukukçular Derneği Başkanı Av. Mehmet Sarı’nın yaptığı açıklamada, baronun yürüttüğü kampanyanın hukuka aykırı olduğu vurgulandı:
“Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun ve İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu’nun referandum hakkındaki açıklamalarını ve yürüttükleri “Hayır” kampanyasını, mensubu olduğumuz Hukukçular Derneği başta olmak üzere, hukukla ilgili STK’lar ve hepimizin çatısı altında birleştiği Türkiye Hukuk Platformu adına desteklemediğimizi ve bu kampanyaya karşı olduğumuzu deklare ediyoruz. Bu bağlamda, Türkiye Barolar Birliği ve İstanbul Barosu’nun bizi temsil etmediğini de tüm kamuoyuna ilan ediyoruz.
Avukatlık kanununda, çok açık bir şekilde baroların öncelikli vazifesinin, mesleğini ve meslektaşlarının hukuki haklarını savunmak olduğu ortaya konmuştur. Meslektaşların ve özellikle genç hukukçuların bu kadar sorunu varken, baronun bunlarla ilgilenmeyip sadece siyasi muhalefetin bir parçası olmaya azmetmesi, öncelikli olarak avukatlık mesleğine zarar vermektedir. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun ve İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu’nun geleceğe dair siyasi hedefleri varsa, bunu baro üzerinden yapmamalarını, cüppelerini çıkarıp siyaset yapmalarını tavsiye ediyoruz.
Baronun maddi imkanları, zorunlu olarak üye olan avukatların ödediği aidatlarla karşılanmaktadır. Bu bakımdan, zorunlu üyelik üzerinden meslektaşların baroya yapmış olduğu katkının bir siyasi kampanya için harcanmasını, Türkiye’nin en büyük hukuk STK’sı olan Hukukçular Derneği ve hukukla ilgili 20 STK’nın kurduğu Türkiye Hukuk Platformu olarak, açıkça kabul etmiyoruz.
Barolar Birliği’nin ve İstanbul Barosu’nun yürüttüğü bu siyasi kampanya sürecinin hukuki ya da etik yönden kabul edilebilir bir yanı olmadığını vurguluyor, bu yanlıştan bir an önce dönülmesi için çağrı yapıyoruz. Ayrıca, hukuk STK’ları olarak “Evet” demenin, Türkiye’nin çıkarına, istikrarına ve geleceğine dair çok önemli hukuki ve fiili gerekçelere dayandığını savunuyoruz.”
Basın açıklamasında ayrıca, platform üyesi ve Uluslararası Hukukçular Birliği Başkanı Av. Necati Ceylan tarafından yapılan konuşmada, Suriye rejiminin İdlib başta olmak üzere sivil yerleşim yerlerinde işlediği savaş suçlarına karşı dünya kamuoyuna çağrı yapıldı:
“4 Nisan 2017 tarihinde Suriye rejiminin İdlib halkına karşı gerçekleştirdiği saldırılar, uluslararası antlaşmalar ve teamüller uyarınca, savaş suçu kapsamına girmektedir. Devletlerin insanlık adına yükümlülüklerini denetleyen Cenevre Antlaşmaları ve Roma Statüsü gereğince, Suriye rejiminin dün İdlib’te Sarin gazı ile sivil halk üzerine ve akabinde saldırıdan etkilenen yaralıların taşındığı hastaneye yaptığı saldırılar, savaş suçları kapsamına giren fiillerin neredeyse tamamının işlenmesidir.
Antlaşmalar uyarınca;
– Çocuklar başta olmak üzere, sivillerin bulunduğu yerleşim yerlerine her ne suretle olursa olsun saldırmak ve söz konusu yerleri bombalamak savaş suçudur.
– Zehir ve zehirli silahların kullanılması, boğucu gazlar ile benzeri sıvı, malzeme ve cihazlar kullanılması savaş suçudur.
– Dine, eğitime, sanata ve insani amaçlara yönelik binalara, hastanelere ve hastaların toplandığı yerlere saldırmak savaş suçudur.
– Doğal çevrede geniş çaplı, uzun süreli ve ağır tahribata yol açacağı bilinen bir saldırıyı kasten başlatmak savaş suçudur.
Söz konusu suçları yargılayacak uluslararası makamları çok acil eyleme geçmeye çağırıyoruz. Uluslararası toplumun, Avrupa Birliği’nin, Birleşmiş Milletler’in ve NATO’nun, yaşanan bu katliama sessiz kalmasını şiddetle kınıyor, Amerika Birleşik Devletleri’nin yaptığı son açıklamada Suriye yönetimini gasp eden aileyi koruyan tavrını anlamlandıramıyoruz. Söz konusu güç odakları başta olmak üzere, dünyayı derhal hukuk ve insan hakları çerçevesinde eyleme geçmeye davet ediyoruz.”