Günümüz modern siyasetinin olmazsa olmaz temel şartı demokratik yönetim anlayışının kurulmuş olmasıdır. Bu demokratiklik ölçütü, aynı zamanda devletlerin birbirleriyle ilişkilerinde de önem arz etmekte. Bir devletin diğer devlet nezdinde kredisi, bu dönemde demokratiklik düzeyi ile ilişkili hale gelmiştir. Demokratik yönetimlerden bahsedebilmek için ilgili toplumda demokrasi seviyesinin üst düzey olması gerekmekte. Bunun için demokrasinin en yalın ifadesi olan “halkın halk için kendini yönetmesi” yeterli görülebilir. Seçimlerin belli dönemlerde tekrarlanması ve çok partili hayat, demokrasi için elzem hususlardır. Seçimlerin yapılması ülkenin demokratik anlayışla yönetildiğini gösterirken, halkın seçimlere katılım oranı da halk nezdinde demokrasiye olan inancın göstergesidir. Modern demokrasilerde halkın egemenliğinin seçilmiş temsili yasama meclislerince görünür olduğu fikri bu katılımın ne kadar önemli olacağını bizlere anlatır.
Ülkemizde 1946 yılında gerçekleştirilen seçimle, çok partili hayata geçiş fiilen başlamıştır. Bu yıldan itibaren,Türkiye’de seçimlere ve demokrasiye olan teveccühün yıllar geçtikçe arttığı görülür. 1950 yılından bu yana yapılan 19 genel seçimden 13’ünde yüzde 80 üzerinde katılım görülmüştür. 4 genel seçim yüzde 70 ila 80 arasında katılımla tamamlanırken sadece iki seçimde yüzde 70’in altında katılım gerçekleşmiştir. 2002 seçimlerindeki katılım oranı yüzde 79,1’i saymazsak 1983 yılından günümüze kadar düzenlenen genel seçimlerde bu oran yüzde 80’in altına hiç düşmemiştir. Yerel seçimlerde de durum çok farklı değildir. 1963 yılından günümüze kadar düzenlenen 12 seçimden 7’sinde yüzde 80’in üzerinde katılım gerçekleşmiştir. 2004 yerel seçimlerindeki yüzde 76’lık katılım oranı haricinde 1984 yılından beri düzenlenen hiçbir yerel seçimde yüzde 80 oranının altında katılım olmamıştır. Modern demokrasilerde halkın yönetime katılım araçlarından biri olarak görülen referandum uygulamalarında da ülkemizdeki demokrasi algısı güçlü bir şekilde sandığa yansımıştır. 1961 Anayasası’nın halka onaylatılmasıyla başlayan referandum geleneğine bugüne kadar 7 kez başvurulmuş, bunların 5’inde yüzde 80 üzerinde katılım yaşanmıştır.
Son yapılan 24 Haziran 2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı seçiminde de yüzde 84,3’lük ciddi bir katılım gerçekleşmiştir. Tüm bu tablo ülkemizde vatandaşların, sandıkta kendi tercihlerini beyan etme görevinden asla geri durmadıklarını ve iradelerini güçlü bir şekilde yönetime yansıttıklarını açıkça göstermektedir.
Türkiye’de bu tablo hâkimken diğer ülkelerde ise seçimlere katılım noktasında halkın ilgisizliği göze çarpmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık Seçimlerine bakıldığında, 1980 ile 2004 yılları arasındaki seçimlere halkın katılım oranı yüzde 85 civarında yaşanırken bu oran, 2008 yılında yüzde 70,3; 2012 yılında yüzde 66,66 ve 2016 yılındaki son seçimde yüzde 65,4’e gerilemiştir. Bu keskin düşüş düşündürücüdür. Aynı şekilde ABD Senatosu için yapılan seçimlerde 1990 yılından beri yüzde 65’in üzerine çıkılan bir katılım oranı olmamıştır. Kanada’ya bakıldığında 1980 yılından beri yapılan parlamento seçimlerinde en yüksek katılımın 1984 yılında yüzde 75,34 olarak gerçekleştiği görülmektedir. Son iki seçimde ise oranlar sırasıyla yüzde 61,1 ve yüzde 68,2 olarak kayda geçmiştir. Modern bir Uzak Doğu devleti olan Japonya’da da parlamento seçimlerinde 1980 yılından bu yana görülen en yüksek katılım 1983 yılında yüzde 67,94 olarak tespit edilmiş, bu oranlar 2012 yılında yüzde 59,32, 2014 yılında ise yüzde 52,66 düzeyine gerilemiştir. Demokrasinin en yüksek görünürlüğü olan ülkelerden kabul edilen İskandinav ülkelerinde de durum çok farklı değildir. Norveç’te yüzde 80 ve üzeri katılım en son 1989 yılında görülmüş ancak o yıldan itibaren yapılan seçimlere katılım oranında düzenli düşüş gözlemlenmiştir. İngiltere’de yapılan parlamento seçimlerine yüzde 70 üzeri son katılım 1997 yılında yüzde 71 ile gerçekleşmiş,bu oran 2001 yılında yüzde 59’a kadar gerilemiştir. 2017 yılındaki son seçimde ise yüzde 68,93 katılım oranı yakalanmıştır. Karşılaştırmalı örneklerimizden en çarpıcısı Fransa olarak karşımıza çıkmaktadır. 1986 yılındaki parlamento seçimlerine Fransızların yüzde 78,48’i katılım gösterirken 2017 yılındaki son seçimde bu oran yüzde 42,64’e kadar gerilemiştir. Demokratik devlet olarak tanımlanan Fransa’da halkın sadece yüzde 42’sinin iradesinin yönetime yansımış olması düşündürücüdür. Aynı yıl düzenlenen Başkanlık seçimine de katılım yüzde 74 olarak kayda geçmiştir.
Finlandiya, 2018 Demokrasi Endeksinde 9.sırada yer almaktadır. Ancak Finlandiya’da, parlamento seçimlerinde en yüksek katılım 1983 yılında yüzde 75,73 olarak görülmüştür. O yıldan itibaren seçimlere katılım düzenli olarak düşmüş, 2015 yılında yapılan genel seçimlerde katılım oranı yüzde 66,85’e kadar gerilemiştir. Finlandiya’da devlet başkanı seçimleri de bu ilgisizlikten payına düşeni almış, 2012 Başkanlık seçimlerine katılım oranı yüzde 68,86 olurken, 2018 Başkanlık seçimlerine katılım oranı yüzde 66,76 olarak gerçekleşmiştir. Finlandiya’nın demokrasi endeksindeki yeri ve halkın en demokratik haklarından biri olan seçimlere katılım oranı arasındaki tezatlık düşündürücüdür. Almanya’da 1983 yılından beri düzenlenen parlamento seçimlerinde yüzde 80 üzeri katılımın sağlandığı seçim sayısı sadece 3’tür. Bu süre boyunca 2009’da yüzde 70’e kadar gerileyen katılım oranı en son 2017 seçimlerinde yüzde 76,1 olarak tespit edilmiştir. Önemli bir Avrupa ülkesi olan İrlanda’da da durum diğer ülkelerle paralellik göstermektedir. İrlanda’da 1980’li yıllarda gerçekleştirilen genel seçimlere halkın katılımı yüzde 70’in üzerinde görülürken, 1990 seçimi ve sonrasında bu oran bir daha yüzde 70’in üzerine çıkamamıştır. 2016 yılındaki son seçimlere katılım yüzde 65,09’da kalmıştır. Portekiz, halkın seçimlere katılımının en düşük olduğu ülkelerin başında gelir. 1985 ve 1987 yıllarındaki seçimlere katılım oranı ülkede yüzde 75,37 ve yüzde 72,64 olarak gerçekleşirken 1991 seçimleri ile halkın katılımında hızlı bir düşüş başlamıştır. Gelinen noktada 2009,2011 ve 2015 seçimlerinde katılım oranları sırasıyla yüzde 59,8, yüzde 58,03 ve yüzde 55,8 olarak görülmüştür. Son ülke örneği ise İsviçre’dir. İsviçre, demokrasi endeksi sıralamasında 2018 yılı itibarıyla 10.sırada yer alır ancak ülkede demokratik seçimlere katılım taban tabana zıttır. 1979 yılından bu yana gerçekleştirilen 10 parlamento seçiminin hiçbirinde katılım oranı yüzde 50’ye ulaşmamıştır. 2015 yılında gerçekleştirilen son seçimlerde katılım yüzde 48,51 olarak kayda geçmiştir.
Bütün bu veriler ışığında gelinen noktada Türkiye; demokrasiye olan inancını gerek Avrupa’da gerek diğer kıtalarda yer alan demokrasi endeksi yüksek pek çok devletten daha fazla, sandıkta ortaya koymaktadır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, iradelerinin yönetime yansıtılması konusunda muadili ülke vatandaşlarından çok daha fazla arzu ve bilince sahiptir.
Türkiye Hukuk Platformu