Want create site? With Free visual composer you can do it easy.

Arap Baharı sürecinin bir uzantısı olan ve Mart 2011’de başlayan Suriye iç savaşı halen devam etmektedir. Kimyasal silahların, misket bombalarının ve napalm bombalarının kullanılarak uluslararası insancıl hukukun ve savaş hukukunun temelini oluşturan 1949 Cenevre Sözleşmeleri ve Ek Protokollerinin ve de evrensel insan haklarının ağır bir şekilde ihlal edildiği bu iç savaş neticesinde yüz binlerce sivil hayatını kaybetmiş ve beş buçuk milyondan fazla sivil ise başka ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır.

Suriye’de yaşanan iç savaş en uzun sınır komşusu olan Türkiye’yi birçok noktadan olumsuz etkilemiş ve etkilemeye devam etmektedir. İlk olarak Türkiye, Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle kitlesel mülteci akınlarına maruz kalmıştır. Türkiye bu süreçte sığınmacılara kapılarını açık tutarak büyük bir insani krizin önüne geçmiştir. Türkiye halen Suriye’deki iç savaştan kaçan çoğunluğunu kadınların ve çocukların oluşturduğu üç buçuk milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapmaktadır.

İkinci olarak Türkiye, Suriye ülkesi kaynaklı birçok silahlı saldırıya maruz kalmıştır. Ülkesindeki otoriteyi sağlama konusunda isteksiz-aciz devlet statüsünde olan Suriye Devleti, Suriye’nin kuzeyinde bulunan PYD/YPG ve DAEŞ gibi terör örgütlerinin Türkiye’nin sivil yerleşim yerlerine ve sınır karakollarına yönelik yapılan ve birçok sivil vatandaşın hayatını kaybetmesine neden olan saldırıları önlemekte başarısız kalmıştır. Bölgede Suriye kaynaklı uluslararası barış ve güvenliğin korunması ve yeniden tesis edilmesi konusunda Türkiye tarafından birçok kez BM Güvenlik Konseyi’ne başvurularak Suriye’de yaşanan iç savaşa, uluslararası barış ve güvenliği tehdit edecek bir boyuta ulaşan kitlesel göç hareketlerine, etkin temizlik hareketlerine, ağır insan hakları ve insancıl hukuk ihlallerine ilişkin olarak BM Güvenlik Konseyi’nin dikkati çekmiştir. BM Örgütü üyelerinin BM Şartı madde 24 çerçevesinde uluslararası barış ve güvenliğin korunması konusunda başlıca sorumluluk verdikleri BM Güvenlik Konseyi, Konsey’in daimi üyelerinin sahip olduğu ve veto hakkı olarak adlandırılan karar alma usulü nedeniyle uluslararası barış ve güvenliği koruma konusunda başarısız olmuştur ve başarısız olmaya devam etmektedir. Temel amacı uluslararası barış ve güvenliği korumak olan Birleşmiş Milletler Örgütü’nün, hukuki olmaktan ziyade siyasi bir organı haline gelen BM Güvenlik Konseyi, Suriye’de uluslararası barış ve güvenliği sağlama konusundaki en temel görevini yerine getirememiştir.

Yaşanan bu gelişmelerin sonucu olarak Türkiye, Suriye’nin kuzeyinden yapılan terör örgütü kaynaklı silahlı saldırılara karşılık vermek ve gelecekte bu silahlı saldırıların tekrar yaşanma ihtimalini sona erdirmek amacıyla Birleşmiş Milletler Şartı madde 51 çerçevesinde meşru müdafaa hakkını kullanarak 2016’da Fırat Kalkanı Harekâtı, 2018’de Zeytin Dalı Harekâtı ve 2019’da Barış Pınarı Harekâtını gerçekleştirmiştir. Harekâtların hiçbirinde Suriye Silahlı Kuvvetleri hedef alınmamıştır. Terör örgütlerinin etkisiz hale getirilmesi, harekâtların ana ve tek hedefini oluşturmuştur. Ayrıca Türkiye her platformda Birleşmiş Milletler Şartı madde 2/4 çerçevesinde Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu belirtmiştir. 22 Ekim 2019 tarihinde Rusya ile imzalanan Soçi Mutabakat Muhtırası’nda Türkiye, Suriye’nin siyasi birliğinden ve toprak bütünlüğünden yana olan tavrını açıkça ifade etmiştir.

17 Eylül 2018 tarihinde Rusya ile Türkiye arasında yapılan İdlib Gerginliğin Azaltılması Bölgenin İstikrara Kavuşmasına İlişkin Mutabakat Zaptı sonucu İdlib’de silahlardan arındırılmış bölge kurulması ve bölgenin Türkiye ve Rusya tarafından korunması konusunda uzlaşmaya varılmıştır. İdlib’de gerilimin azaltılması amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nce kontrol ve gözlem noktaları oluşturulmuştur.  İdlib halkının kendi ülkesinde güven içinde yaşamasını sağlamak amacıyla İdlib’de güvenli bölge oluşturma niyeti olan Türkiye’nin, Suriye Devleti’nin toprak bütünlüğüne ve siyasi bağımsızlığına karşı herhangi bir silahlı saldırısı ve bu yönde bir tehdidi bulunmamaktadır. Ancak 27 Şubat 2020 tarihinde gerçekleşen olaylarda silahlardan arındırılmış güvenli bir bölge oluşturulması amacıyla İdlib’de bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu kahraman Türk askerine karşı Suriye Silahlı Kuvvetleri’nce gerçekleştirilen silahlı saldırı neticesinde 34 askerimiz şehit olmuştur. Suriye Silahlı Kuvvetleri’nce gerçekleştirilen bu silahlı saldırıya karşılık olarak Türk Silahlı Kuvvetleri, hem silahlı saldırıya karşı orantılı bir şekilde karşılık vermek hem de gelecekte yaşanacak muhtemel bir saldırıyı ortadan kaldırmak konusunda BM Şartı madde 51 çerçevesinde meşru müdafaa hakkına sahiptir. Uluslararası mutabakat kapsamında İdlib’de bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Suriye Silahlı Kuvvetleri’ne karşı gerçekleştirilen Bahar Kalkanı Harekâtı Türkiye’nin meşru müdafaa hakkına dayanmaktadır ve bu çerçevede Harekât uluslararası hukuka uygundur.

Türkiye Hukuk Platformu olarak, Bahar Kalkanı Harekâtını destekliyoruz. Başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere ilgili tüm yöneticilerimizin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin nezdinde kahraman ordumuzun yanında olduğumuzu bildirmek isteriz. Ülkemizi de içine alarak yaratılmak istenen kaos planlarının, birlik olduğumuz sürece sahada ve diplomaside göstermiş olduğumuz başarılı hamlelerle boşa çıkarılacağına inanıyoruz.

TÜRKİYE HUKUK PLATFORMU

Did you find apk for android? You can find new Free Android Games and apps.